top of page

Ruhuna İyi Bak

Bir gün fark ettim; “ruhuna iyi bak” dedikleri şey, neye iyi geldiğini bilmeden edilen bir dua gibi. Ruh dediğin şey, spa’da dinlenmez. Bitki çayıyla yatışmaz, tütsüyle arınmaz.

Bazen bir gece boyunca uyuyamamak gerekir… Bazen de sabahın sessizliğinde, kendine dürüst bir tokat atmak. Ruhuna iyi bakmak, kendini oyalamamakla başlar. Kaçtığın aynanın karşısında durabilmektir mesela. O aynada “ben” dediğin kişiyi izlemek; yorgunluğunu, pişmanlığını, yalanlarını ve hala inatla yaşama isteğini… Ruhuna iyi bakmak, iyi hissetmek değildir. Çoğu zaman acır. Çünkü iyi bakmak, üstünü örttüğün pisliği kaldırmaktır. Birikenleri görmek, hatta koklamak… Kendini inkar etmeyi bırakmaktır.

İnsan ruhuna iyi bakamaz, eğer kendinden kaçıyorsa. O yüzden önce kaçmayı bırakmak gerekir. Sonra da gerçeği kabullenmek. Ruhun kırık, ama hala sende.


Ve belki de iyi bakmak dediğimiz şey, onun hala sende olmasına teşekkür etmektir.


ruhuna iyi bak

bottom of page