Sokaklar Çocuk Doğurmaz
- ysngngr

- 24 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Oca
Adımlarım, taş kaldırımların soğuk yüzüne sessiz birer iz bırakıyor. Sokaklar, bir insanın yüzü gibi; bakıyorsun ama görmüyorsun. Her köşe başı, bir sırrın üzerini örten ince bir perde. Fotoğraf makinem boynumda, gerçeği arıyorum. Gördüklerim mi gerçek, yoksa gördüğümü sandıklarım mı? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Sokaklar çocuk doğurmaz.
Bir sokakta yürümek, bir insanın hayatına dalmak gibi. Köşedeki köhne pastanenin vitrini, gülümseyen genç bir kadını saklar; ama camdaki yansıması, o gülüşün arkasındaki yorgunluğu bağırır. Elimdeki makineyle gerçeği yakalamaya çalışıyorum, ama sahi, gerçek neydi? Bir fotoğraf karesi kimin yalanını taşıyor?
Sokağın köşesini dönerken bir çocuk görüyorum. Elleriyle rüzgarı yakalamaya çalışıyor gibi bir telaş, gözlerinde dünyayı anlamaya çalışan bir derinlik. Fakat sokaklar, o çocukları doğurmaz. Onları doğuran, yanındaki kadının titreyen elleri; bir elinde alışveriş torbası, diğerinde bir çocuğun geleceği. Çocuk, o dar sokakta büyür. Belki köhne bir apartmanda, belki de dört duvarın ötesinde hayal bile edemediği bir dünyada. Ama o çocuk, sokakların değil. Sokaklar, çocukları sadece birer gölge gibi taşır.
Sokağın duvarında yazılmış bir cümle dikkatimi çekiyor: "Kime ait olduğunu bilmediğin şehir, sana kim olduğunu hatırlatır." Kim yazdı bunu? Bir aşık mı, bir kırgın mı, yoksa sadece bir sokak çocuğu mu? Şehir, bir ayna. Ama seni sana anlatmaz; eksiklerini, sanrılarını ve yalanlarını gösterir. Sokaklar da öyle. Gördüğün şey, içindeki çatlaklardan dökülen yansımalar. Bunu çekmek istiyorum; gerçeği. Ama gerçek, makineme sığmıyor.
Bir başka sokak, bir başka hayat. Sokakta yürüyen bir adam; elleri cebinde, başı eğik. Gözlerindeki ağırlık, belki de yitirilmiş bir çocukluğun yükü. Yanından geçen başka biri; cebinden bir mendil çıkarıp yüzüne bastırıyor. Kimin hikayesini anlatacağımı şaşırıyorum. Bu sokaklar, çocuk doğurmaz. Ama hikayeleri fısıldar; dikkatle dinlersen, bu kırık melodinin içine çekilirsin.
Sokağın sonuna geldiğimde duruyorum. Önümde, şehrin kalabalığına açılan bir meydan var. İnsanlar geçip gidiyor; yüzlerinde maskeler, ceplerinde sırlar. Fotoğraf makinem elimde; ama artık kadrajıma kimi koyacağımı bilmiyorum. Çünkü bu sokak, beni de doğurmadı. Beni kendi hikayemin içine hapsetti.
Belki de sokaklar çocuk doğurmaz; sadece bizi, doğduğumuz yerden aldıkları gibi başka bir yere götürür. Ama her adımda, bir parçamızı geride bırakırız. Geriye sadece izler kalır; silinmeyi bekleyen izler.
Makinemin deklanşörüne bir kez daha basıyorum. Bu kez görüntü net değil; çünkü sokaklar gerçeği asla tam olarak göstermez. Ama o bulanıklığın içinde, kendimi görüyorum. Ve işte o an tekrar anımsıyorum; sokaklar çocuk doğurmaz...
Bu düşüncelerle kaldırıyorum başımı. İşte o çocuk! Bir plastik parçasını bir kuş gibi kanatlandıran elleriyle tam karşımda. Gözlerimdeki bulanıklık çekiliyor bir anda. O çocuk gülümsüyor; şehir susuyor. Ve deklanşöre bir kez daha basıyorum. Bu kez gerçek, makinemin içinde saklı...



